Kategori arşivi: Sağlık

Erken Doğum Riski…

Kilolu ya da obez hamile kadınların bebeklerini dünyaya erken getirme olasılıklarının, normal kilolu annelere göre yüzde 25 daha yüksek olduğu bildirildi.
 

Karolinska Enstitüsü Üreme Epidemiyoloji bölümünden Prof. Sven Cnattingius’un başkanlığında yapılan araştırmada, 1992-2010 yıllarında doğum yapan 1 milyon 500 bin kadının kayıtları tutuldu.

Enstitünün bugün yaptığı yazılı açıklamada, araştırmada, genç kadınların hamilelikleri sırasındaki beden kitle endekslerinin hesaplanarak kayıtların tutulduğu belirtilirken, endeksi 18.5 ve 24.9 olan hamile kadınların normal kilolu, 25 ile 29.9 ölçülerine sahiplerin kilolu, 30 ve daha üzeri ölçüleri olanların ise obez olarak tanımlandığına dikkat çekildi.

Araştırmaya göre, kilolu hamile bir kadının bebeğini dünyaya erken getirme olasılığının normal kilolu hamile bir kadına göre yüzde 25 daha yüksek olduğu bildirilirken, obez sınırları içinde olan kadınlarda ise bu olasılığının yüzde 60’a çıktığı açıklandı. Araştırmada, kilo arttıkça bebeğin planlanan süreden daha erken süre içinde dünyaya gelme olasılığının iki üç kat arttığına işaret edildi.

Vücutta hamilelik sırasında gelişen iltihap oranının erken doğum için risk olarak görüldüğü ve bebeklerin planlanan süreden daha önce dünyaya gelmelerine neden olduğu belirtildi.

İsveç’te her yıl 100 bin bebeğin doğduğu, bunlardan 250’sinin normal süresinden 12 hafta önce dünyaya geldiği ifade edildi.

İsveçli doktorların çalışması, Journal of the American Medical Association (JAMA) tıp dergisinde yayımlandı.

Klima Kullananlar Dikkat…

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Arzu Mirici, klimaların, üst solunum yolu enfeksiyonlarına bağlı hastalıklara yol açabileceği uyarısında bulundu.

Mirici, klimadan kaynaklanan hastalıkların, enfeksiyon ve alerjik olmak üzere ikiye ayrıldığını söyledi.

Bakteriyel virüslerle oluşan rahatsızlıkların, üst solunum yolu enfeksiyonu gibi sorunların yanı sıra akciğerleri içine alıp zatürreye kadar gidebilecek hastalıklara neden olabildiğini anlatan Mirici, şöyle devam etti:

“Özellikle bir süredir kullanılmayan ev ve araç klimaların açılmasıyla içinde biriken bütün kirli hava, solunum yollarınıza ulaşır. Böyle durumlar özellikle klimaların yeni kullanılmaya başlandığı dönemlerde bizi hasta eden etkenler olarak karşımıza çıkar. Bunun arkasında mikroorganizmalar, yani mikroplar vardır. Bu mikroplar, kışın karşılaştığımız mikroplardan daha farklı özelliktedir.”

Alerjiye duyarlı vatandaşların, uzun süre kullanılmayıp daha sonra çalıştırılan klimalardan etkilenme olasılığının yüksekliğine dikkati çeken Mirici, bu kişilerin olumsuz etkilere maruz kalmaması için klimaların başka bir yerde açılıp bir süre içindeki havanın temizlenmesini önerdi.

Mirici, üst solunum yolu enfeksiyonları için sadece klimaların değil, saç kurutma makineleri ve bilgisayar fanlarının da ciddi tehlikeler içerdiğine işaret ederek, bu cihazların belli aralıklarla temizlenmesi gerektiğini kaydetti.

60 Yıllık Esaret Bitti

Kayseri’de 78 yaşındaki Ali Cingitaş, 18 yaşındayken kaybettiği gözünün 60 yıl sonra uygulanan tedavi sonucu yeniden görmeye başlamasının mutluluğunu yaşıyor.

Cingitaş, 18 yaşındayken arkadaşıyla şakalaştığı sırada çalı batması nedeniyle sağ gözünün görme yetisini kaybettiğini söyledi. 60 yıl boyunca tek gözle yaşadığını belirten Cingitaş, yaşadıklarını şöyle anlattı:

KORKUDAN 60 YIL AMELİYAT OLMADI

“Askerden sonra tedavi için 1-2 kez doktora gittim. Bir arkadaşım gözündeki problem için ameliyat olmuştu. Arkadaşım ameliyat sonrası kör olunca, ben de korkumdan doktora gidemez oldum ve şimdiye kadar tek gözle yaşadım. Daha sonra sol gözümdeki şeker hastalığı için doktora geldim. Doktor ameliyatla gözümün açılabileceğini söyledi. Cesaretimi toplayıp ameliyatı kabul ettim. Şimdi iki gözüm de görüyor. Göz önemli bir organ. Gözüm açılınca dünyaya yeni gelmiş gibi oldum. Çok mutluyum.”

Tedavisinde emeği geçen doktoruna teşekkür eden Cingitaş, “Kitap okumayı çok seviyorum. Tek gözle okumak biraz zor oluyordu ancak iki gözümle bundan sonra kitap ve Kur’an-ı Kerim okuyacağım. Korku nedeniyle bunca yıl tek gözle yaşadım. Şimdi yeni duruma alışıyorum” dedi.

1 GÜNDE DÜZELDİ

Cingitaş’ın tedavisini gerçekleştiren Prof. Dr. Abdulah Özkırış ise bu tarz olaylarla çok nadir karşılaştıklarını ifade etti.

Özkırış, dikkatleri sonucu Cingitaş’ın yarım asırdan fazla zamandır görmeyen gözünü açtıklarını dile getirerek, “Hastamız diğer gözündeki rahatsızlık için bize gelmişti. 60 yıldır görmeyen gözü de inceledik. Ultrasondan filmlerini çektik, baktık sinirler tamamen gözüküyor. Ameliyata aldık, aynı anda 3 farklı ameliyat yaptık. Göz bir gün bandajla kapalı kaldı. Sonra açtık ve görmeye başladı” şeklinde konuştu.

Vatandaşlardan gözlerine iyi bakmalarını ve asla ihmal etmemelerini isteyen Özkırış, şöyle devam etti:

“Bu tür problemleri olan kişiler güneşe baktıklarında ışık görüyorlarsa bir ümit vardır. Hiçbir zaman ümitlerini kaybetmesinler. Yıllarca doktora gitmemezlik yapmasınlar. Mutlaka senede bir kere rutin göz kontrolü yaptırmak lazım. Çünkü normalde hastanın anlayamayacağı çeşitli hastalıklar var. Teknolojinin gelişmesiyle tedavi imkanları arttı. Hastalara sadece doktora gitmek kalıyor.”

Bakan kamuoyundan ne istedi?

Sağlık Bakanlığı, sigarayı bırakmak isteyenler arasında son zamanlarda adeta moda haline gelen elektronik sigaraya karşı uyarılarda bulundu. İnternet veya başka kanallarla satılan elektronik sigaraların ruhsatsız olduğu, bu cihazların birçok ülkede yasaklandığı belirtildi.

Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu yetkililerinden aldığı bilgiye göre, Türkiye’de bugüne kadar ”elektronik sigara” adıyla ithalat izni alan veya ruhsatlandıran ürün bulunmuyor.

Bu ürünler, ülkeye kaçak yollarla sokulduğu için de içeriği denetlenemiyor. Ancak güvenlik güçlerince ele geçirilen ürünlerden elde edilen bulgulara göre, bu cihazların insan sağlığını son derece olumsuz etkileyebileceği hatta ölüme yol açabileceği belirtildi.

ABD YILLAR ÖNCE UYARMIŞ
Sağlık Bakanlığı yetkilileri, ABD’nin ilaç ve gıda otoritesi ”Food and Drug Administration” (FDA) tarafından bundan 4 yıl önce elektronik sigarayla ilgili uyarı yaptığı hatırlattı. 

Yetkililerin verdiği bilgiye göre, FDA’nın 2 firmaya ait 18 çeşit elektronik sigara kartuşu üzerinde yaptığı incelemede, örneklerin yarısının kanserojen olduğu bilinen ve tütünde de yer alan nitrosamine içerdiği belirlenirken, yüzde 1 oranında insanlar için toksik olduğu bilinen dietilen glikol saptandı.

Çoğu örnekte ise tütünde de yer alan ve insan sağlığına zararlı olduğu daha önce ispatlanan anabasine, myosmine ve beta nikotryine tespit edildi, nikotin içermediği belirtilen örneklerin tümünde düşük seviyede de olsa nikotin bulundu.

FDA’nın bu araştırmalar doğrultusunda, elektronik sigaraların gösterildiği gibi masum olmadığı ve bu konuda yapılan sağlık uyarılarının yetersiz olduğunu raporladığına dikkat çekildi.

Kanada Sağlık Ajansı’nın da 2009’da elektronik sigaraların nikotin zehirlenmesine yol açma veya nikotin bağımlılığını tetikleme gibi olumsuz etkilere yol açabileceği uyarısında bulunduğu bildirildi.

Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) ise elektronik sigaraların, toksisite çalışmaları da dahil yeterli çalışma yapılana kadar ”sigara bırakma tedavisi” olarak kabul edilemeyeceğini vurguladığı ifade edildi.

Birçok ülkede tıbbi cihaz olarak satışı ruhsata bağlı olan elektronik sigaranın Brezilya, Tayland, Singapur ve Avustralya gibi ülkelerde satışı yasak.

Uzmanlardan tuz uyarısı!

ABD’de bir kadın, çok çay içmekten nadir görülen bir kemik hastalığına yakalandı.

Michigan eyaletinde yaşayan bir kadın, son 17 yılda her gün 1 sürahi çay (yaklaşık 100 adet poşet çay) içerek eşine az rastlanır bir hastalığa yakalandı.

47 yaşındaki kadın, sırtında ve kollarındaki ağrı nedeniyle doktora başvurdu. Çekilen röntgenler sonucu endokrinoloji uzmanı Doktor Sudhaker Rao, hastanın omuriliğinin bel kemiğine bağlandığı noktada kemiklerin sıkıştığını, kollarındaki bağların ise sertleştiğini belirtti.

Hastanın kanında normalden dört kat fazla florür bulunması üzerine araştırmacılar ‘iskelet florozisi’ hastalağı ihtimalinin üzerine yoğunlaştılar. ‘İskelet florozisi’ içinde florür minerali bulunan çay ve suyu fazla tüketmek sonucu ortaya çıkan bir kemik hastalığı.

Business Insider’ın haberine göre, bu hastalık Çin ve Hindistan gibi içme suyunda yüksek oranda florür bulunan ülkelerde sıkça rastlanıyor. Ancak hastalık ABD’de çok nadir görülüyor.

Doktor Rao, hastasına çay içmeyi bırakmasını tavsiye ettikten sonra hastanın ağrılarında azalma olduğunu açıkladı. Rao, florür mineralinin böbreklerle dışarı atıldığını ancak aşırı tüketildiğinde kemikler üzerinde biriktiğini söyledi.

Merve 20 gün dayanabildi

Sağlık Bakanlığının kanser tedavisi gören yüz binlerce hasta için yürüttüğü yerli ilaç üretim çalışması tamamlandı.

Çalışmayla yüksek fiyatlara ithal edilen, zaman zaman bulunamayan veya fiyatları karaborsada 20 katına kadar çıkan ilaçlar Türkiye’de üretildi. Sağlık Bakanlığı İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu yetkililerinin yerli ilaç firmalarının temsilcileriyle görüşmesi sonrasında başlatılan çalışmada, lösemi tedavisinde kullanılan ”biomicin”in yerine ”bilimicin”üretildi. Diğer ilaç ise ”evorabin” oldu.

Kutusu 4 bin 241 lira olan ”prunethol”ün yerine üritelin ”evorabin” çok daha uygun fiyatla piyasa bulunabilecek. Ruhsat işlemleri tamamlanan her iki ilaç için SGK’dan onay bekleniyor.

İlaçlar, SGK’nın onaylaması halinde geri ödeme listesine girecek. Yerli üretim sayesinde hastalar artık ilacını ücret ödemeden alabilecek. Hastalar reçeteleriyle dilediği zaman istediği eczaneden ilaçlarını temin edebilecek.

Tedavisi 3 ay daha sürecek

Sağlık Bakanlığı’nın çocuk parklarında sigara içilmesini yasaklamaya hazırlandığı öğrenildi. Sağlık Bakanlığı, tütün kontrolü çalışmalarıyla ilgili bir rapor hazırladı.  

Dünyada sigaraya bağlı hastalıklardan her yıl 6 milyon kişinin hayatını kaybettiği vurgulanan raporda, bu rakamın Türkiye’de 100 bin olduğu belirtildi. 

Dünyada 15 yaş üzerindeki 1.2 milyar kişi tütün kullanırken, bu rakam Türkiye’de yaklaşık 16 milyon. 

Raporda, 2007 yılında başlatılan “Ulusal Tütün Kontrol Programı Eylem Planı” kapsamında bugüne kadar 5 milyon 70 bin 674 işletmenin denetlendiği belirtildi. Denetimler sonucunda 31 milyon 970 bin 772 para cezası kesildi.

Öte yandan, Sağlık Bakanlığı’nın çocuk parklarında sigara içilmesini yasaklamak için harekete geçtiği bildirildi.

Kapalı mekanlarda sigara içilmesine izin veren işletmelere verilen ceza miktarının artırılmasının da gündemde olduğu öğrenildi.

Nar ekşisi yorgunluğa çare

Kütahya’nın Emet ilçesine bağlı İğdeköy’de, tehlike sınırı litrede 10 mikrogram olan arsenik miktarının, içme suyu şebekesinde 65,5 mikrogram, sokak çeşmelerinde ise 400 mikrogramdan fazla çıkması nedeniyle bu suların kullanımı yasaklandı.

Edinilen bilgiye göre, ilçede gerçekleştirilen rutin içme suyu analizleri doğrultusunda ilçe merkezine 10 kilometre uzaklıktaki 90 hanede 350 kişinin yaşadığı İğdeköy’ün içme suyu şebekesiyle bazı sokak çeşmelerinden elde edilen numuneler laboratuvarda incelendi.

Tehlike sınırı litrede 10 mikrogram kabul edilen arsenik miktarının, içme suyu şebekesinde 65,5 mikrogram, bir çeşmede 977, başka bir çeşmede 486, köy camisinin şadırvanındaki suda da 403 mikrogram olduğu belirlendi.

Bunun üzerine, İlçe Hıfzıssıhha Kurulu’nca alınan kararla içme suyu şebekesi, cami şadırvanı ve sokak çeşmelerinden su kullanılması yasaklandı. Karar, Köy Muhtarlığı aracılığıyla vatandaşlara duyuruldu.

Şadırvan ve çeşmelerden bazılarının suyu kaynağından kesildi, kaynağına müdahale imkanı bulunmayan ve halen suyu akanlara ise ”İçilmez” yazılı tabelalar asıldı.

YENİ SU KAYNAĞI ARAYIŞI

Emet Kaymakamı Hüdayar Mete Buhara, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ilçede içme suyu şebekeleri ve sokak çeşmelerinden akan suların, sağlık ekiplerince sürekli incelendiğini bildirdi.

İğdeköy’e ait son analiz raporlarında, arsenik oranlarının dünyada kabul edilen sınırdan çok fazla olduğunu gördüklerini belirten Buhara, ”Bu köyümüzdeki şebeke ve çeşme sularının her türlü kullanımını yasakladık. Köylülerimizi susuz bırakacak değiliz. Daha önce ilçe merkezinden döşenen borulardan köye su verilmesine, inşa ettiğimiz şebekenin bakım ve onarımı yapıldıktan sonra kısa sürede başlanacak” dedi.

Buhara, ayrıca köy yakınındaki arazilerde yeni su kaynağı bulunması için çalışma başlattıklarını ifade etti.

Emet Belediye Başkanı Mustafa Koca da köydeki arsenik sorununa seyirci kalmalarının mümkün olmadığını dile getirerek çözüm için gereken desteği vereceklerini anlattı.

İğdeköy Muhtarı Mustafa Koç ise köyde arsenik miktarı yüksek içme suyu sorununun uzun yıllardır bulunduğunu ancak son analiz raporlarında bunun daha fazla olduğunu gördüklerini belirtti.

Köylülerin su sıkıntısı yaşadığına dikkati çeken Koç, şöyle konuştu: ”Kullanımı yasak olmasına rağmen hayvanlarını sulamak isteyen bazı vatandaşlarımız bu sulardan yararlanıyor. İçme suyumuzu ise ilçe merkezindeki dağ suyu çeşmelerinden sağlıyoruz. Kaymakamlık bu konuda elinden gelen çalışmaları yapıyor. Şu anda yeni su kaynağı arayışındayız. Hasanlar Barajı’nın sulama kanalları, 3-4 kilometre yakınımıza geldi. Buradan arıtma sistemiyle içme suyu temin edilebilir.” 

Başbakan’ın hayali gerçekleşiyor

Niğde’de el işi yaparken parmağına oya iğnesi batması sonucu hastaneye giden kadının parmağı kesildi.  Akalın’ın kızı Melda Cullaz, annesinin parmağının doktor ihmali sonucu kesildiğini iddia etti.

Merkez Selçuk Mahallesi’ndeki evinde el işi yaparken eline oya iğnesi batan 44 yaşındaki Meliha Akalın, kızı 25 yaşındaki Melda Cullaz tarafından Niğde Devlet Hastanesi Acil Servisi’ne götürüldü. Cullaz, acil serviste müdahalede bulunulan annesine enfeksiyon teşhisi konulduğunu ve tedavisinin ardından eve gönderildiğini söyledi.

“HASTANEDEN SONRA KOLU MORARDI”

Annesinin ağrılarının geçmemesi üzerine yeniden hastaneye götürdüklerini anlatan Melda Cullaz, olayı şöyle anlattı:

“Annemin eline oya iğnesi battı. Parmağındaki ağrı ve şişme nedeniyle Niğde Devlet Hastanesi acil servisine geldik. Burada yapılan müdahale sonucu, annemin eline enfeksiyon teşhisi konuldu. Müdahalede bulanamayacaklarını belirterek, ortopedi servisine sevk ettiler. Ortopedi servisine gittiğimizde, annemin dirseğine kadar alçıya aldılar. 3-4 gün alçıda kaldı. Alçıdayken eli şişti ve alçı dar gelmeye, morarmaya başladı. Tekrar acile geldik, o zaman yetkililere biraz sert çıktık. Bu arada genel cerrahi ve plastik cerrahi uzmanı geldi. Annemin acilen ameliyata alınması gerektiği söyledi. Elinin bilekten kesilebileceğini belirterek, yatışını yaptılar. 16 gündür hastanede yatıyoruz. 2 ameliyat geçirdi, üçüncüde, sağ elinin işaret parmağını kestiler.”

“ANNEMİN KOLUNU ALÇIYA ALDILAR”

Annesinin parmağının ihmalden kesildiği iddia eden Cullaz, hastaneye ilk geldiklerinde, annesini uzmanların tedavi etmesi halinde, parmağın kurtarılabileceğini öne sürdü. Cullaz, şöyle devam etti: “Annem ortopedi servisine sevk edildiğinde, oradaki görevli doktor, annemin bir şeyini olmadığını söyleyerek, dirseğine kadar alçıya aldı. ‘Kırık çıkık yok, neden alçıya alıyorsunuz? Enfeksiyonlu eli neden alçıya alıyorsunuz?’ dedim. 3 ameliyat geçirdi ve sonuncusunda parmağını kestiler. Şu anda ne olacağı belli değil. Diğer parmakları veya elini bilekten de kesilebileceği söyleniyor. Çaresizce bekliyoruz. Yaşadıklarımızla ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına ve Başbakanlık İletişim Merkezi’ne (BİMER) suç duyurusunda bulunduk. BİMER, olayla ilgili soruşturma başlattıklarını bildirdi.”

Hastane yöneticisi Uzm. Dr. Bahri Elmas, konu hakkında açıklama yapacak kadar bilgilerinin olmadığını, konuyu inceledikten sonra açıklama yapacaklarını söyledi.

Trabzon’da mideye, İzmir’de…

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü öğretim üyesi Dr. Yavuz Dizdar, bozulmayan ve kokmayan endüstriyel ürünlerin tüketilmemesi gerektiğine dikkat çekerek organik ürünlerin tercih edilmesini istedi.

Konuşma yaptığı masaya 1.5 yaşında köy tavuğu getiren Dr. Dizdar, “Tavuklar tarladaki patatesler gibi hiç kıpırdamadan yetiştiriliyor. Önceden iki saatte zor pişen tavuk, şimdi 15 dakikada pişiyor. Bu körpe diye bir inanç başlamış. Bugün yenilen tavuklar ne yazık ki tavuk değil” dedi.

Dr. Dizdar, Uşak Kent Konseyi tarafından düzenlenen Endüstriyel Çağ Kanserleri konulu konferansa konuşmacı olarak katıldı. Konferansı, Uşak Valisi Mehmet Ufuk Erden, Uşak Kent Konseyi Başkanı Dr. Zafer Aydın, Uşak Kanserle Savaş Derneği üyeleri ve çok sayıda vatandaş izledi. Dr. Yavuz Dizdar, bozulmayan ve kokmayan endüstriyel ürünlerin tüketilmemesi gerektiğine dikkat çekti. Dr. Dizdar, “Bilim geleneğin yanında sıfırdır, geleneğe güvenin ve organik ürünlere yönelin. Hastalıklar artık günümüzde değişen yüzleri ile karşımıza çıkıyor. Bugün çoğu kişide tiroid kanseri mevcut” dedi.

Dr. Dizdar, konuşma yaptığı yerdeki masaya bir köy tavuğu koydu. Dr. Dizdar, “Masada duran tavuk 1.5 yaşında. Doğal ortamda yetiştirilmiş ve organik. Şimdikilere bakıyorsunuz bu boyuta 45 günde geliyorlar. Yumurtadan yeni çıkan civcive kemikleri gelişmesin, et yapsın denilerek hemen antibiyotik veriliyor. Tavuklar tarladaki patatesler gibi hiç kıpırdamadan yetiştiriliyor. Önceden iki saatte zor pişen tavuk, şimdi 15 dakikada pişiyor. Bu körpe diye bir inanç başlamış. Bugün yenilen tavuklar ne yazık ki tavuk değil. Yumurtaları da klorla yıkayıp piyasaya sürüyorlar. Endüstriyel ürünlere karşı dikkatli olalım organik olanları tercih edelim” diye konuştu.

AÇIK SÜT ALIN

Dr. Yavuz Dizdar, marketlerde satılan yoğurtların hiç bozulmadan ve ekşimeden aylarca raflarda kaldığını savundu. Dr. Dizdar, “Evime hazır yoğurt alarak beklettim. Yoğurt tam 1.5 yıldır hiç bozulmadan ve ekşimeden eski tazeliğinde duruyor. Bir markete giderek neden bozulmadıklarını sordum, aldığım cevap ilginçti. Yoğurtların son kullanım tarihleri bittiğinde firma yetkilileri marketlere giderek yoğurdun ambalaj kapağını değiştirip yeniden rafa koyuyormuş. O nedenle açık süt alın, yoğurdunuzu kendiniz yapın. Organik ürünlere duyarlılık konusunda toplumun artık uyanması, hakkını araması gerekiyor. Size tavsiyem köylümüzü destekleyip köylüye sahip çıkın. Her şeyin organik olanını tüketin” diye konuştu.

Dr. Dizdar, tıpta artık ilerlemenin olmadığını belirtti. Dr. Dizdar, “Tıp artık para kazanılması üzerine kurulmuş. Bu 2’nci Dünya Savaşı’ndan bu yana böyle. Tıpta ilerleme yok ancak teknoloji her geçen gün gelişiyor. Robotlarla ameliyatlar yapılıyor. İnsansız traktörler tarlayı ekip biçiyor. Teknoloji ilerliyor ancak tıp ilerlemiyor” dedi.