Aylık arşivler: Nisan 2013

Bu kadar büyüğü görülmedi..

Rize’de sağlık merkezine dönüştürülen eski adliye binası elverişsiz yapısı ile hem çalışanlara hem de hastalara bir çok zorluk çıkartıyor.

Rize’de adliyeden sağlık merkezine dönüştürülen eski bina hizmet alanların işini bir hayli güçleştiriyor. Rize Adliyesi’nin yeni binasına taşınması ile boşalan eski Adliye Binası Sağlık Bakanlığı’na devredilmişti. Sağlık Bakanlığı, Adliye Binası olarak yapılan eski binaya Toplum Sağlığı Merkezi, Verem Savaş Dispanseri, Aile Sağlığı Merkezi ve Halk Sağlığı Laboratuvarını yerleştirdi.
Üç girişi bulunan binanın zemin katı Halk Sağlığı laboratuvarı olarak ayrıldı. Adliye olarak yapılan binada güvenlik gerekçesiyle zemin katta iki giriş, birde direk 1. kata çıkan 3. bir giriş bulunuyor.
Halk Sağlığı Laboratuvarı 1. katta yerleştirildiği için zemin kata açılan iki giriş kapatılırken, Sağlık Merkezi içerisindeki birimlere ulaşmak isteyen hastalar, ilk önce sakat rampası bulunmayan merdivenden binanın birinci katına çıkıyor ardından bir kat aşağıya inerek zemin kattaki Halk Sağlığı Laboratuvarı’na ulaşıyor. Aynı şekilde Halk Sağlığı Laboratuvar’ında işini tamamlayıp binadan ayrılmak isteyen hastalarda bir kat çıkıp tekrar bir kat inerek binadan ayrılabiliyor.

Zemin katta bulunan iki girişten bir tanesi engelli vatandaşlar için ayrılmış. Ancak giriş direk Halk Sağlığı Laboratuvarı’na bağlandığı için kapısı kapalı tutuluyor. Binada yönetmeliklere aykırı olarak engelli vatandaşların kullanabileceği her hangi bir giriş bulunmuyor.

Hizmet almak için Sağlık Merkezi’ne giren vatandaşlar yaptıkları açıklamalarda, “Binaya girmek için bir kat merdiven çıkıp bir kat inmek sonra tekrar bir kat çıkmaz zorunda kalıyoruz. Zemin katta iki kapı var. Bu kapılar açılırsa bu kadar eziyet çekmeyiz” dediler.

Emin Kanbur isimli bir Rizeli ise yaptığı değerlendirmede olayı mizahi yönden ele alarak, “Binada efor makinesi olmayabilir. Hastaların eforunu ölçmek için bunu böyle yapmış olabilirler” dedi. 

Fuhuşla mücadelede yeni yöntem…

İzmir Bornova’da Erkek Kuaför Salonu işleten Birol Çayan, müşterilerine yaptığı 1 Nisan şakası ile herkesi korkuttu.

Çayan’ın uzun yıllardır müşterisi ve yakın arkadaşı olan Ayberk Özsoy, her zamanki gibi tıraş olmak için arkadaşının dükkanına geldi. Sakal tıraşı için koltuğa oturan Özsoy’u hazırlayan Birol Çayan, müşterisinin yüzünü sabunladı. Daha sonra hiç kimseye göstermeden usturadan jileti çıkardı ve avucuna kırmızı renkli boya sakladı. Koltukta her şeyden habersiz olan Ayberk Özsoy’un boğazına usturayı sürmesi ile her yer kan gölüne dönmüş gibi, kırmızı renkli gıda boyası ile boyandı. Ne olduğunu anlamaya çalışan Özsoy bir anda koltuktan fırladı ve boğazı kesilmiş zannederek aynalara bakmaya ve bir eliyle de boğazını yıkamaya başladı. Daha fazla müşterisinin korku dolu dakikalar yaşamasına dayanamayan Çayan, 1 Nisan şakası dedi ve avucundaki gıda boyasını gösterdi. Uzun süre buna inanamayan ve hala boğazında kesik arayan Özsoy ise diğer müşterilerin de yatıştırmaya çalışmaları sonucu boğazını yıkadı ve derin bir nefes aldı.

Kuaför Birol Çayan, “bu 1 Nisan şakasını uzun süredir planladığını ve kurban olarak Ayberk’i seçerken, hem uzun süredir müşterisi, hem de arkadaşı olduğu için tercih ettiğini” ifade etti. Ayrıca “bu kadar heyecan ve korku yaşayan Özsoy’un, bu şakanın anısına kendisini de hiçbir zaman unutmayacağını, çok güzel bir hatıra olduğunu” söyledi.

1 Nisan şakasının şakazedesi Ayber Özsoy ise, “ben her zamanki gibi sakal tıraşı olmak için geldim. Acil bir işim vardı ve Birol’a da acele etmesini söyledim. Kendisinin usturadan jileti çıkardığını ve avucuna o kırmızı gıda boyasını aldığını da görmedim. Ben boğazımı aynadan kıpkırmızı görünce bir anda hızlı hızlı nefes almaya ve neremin kesildiğini anlamaya çalıştım. Birol’u gerçekten tebrik ediyorum. Profesyonel bir artist gibi oynadı. Fakat şunu da eklemek isterim, seneye 1 Nisan’da kendisine çok dikkat etsin.” dedi.

 

Bozulmamış naaşı görünce……

Afganistan’da Taliban tarafından kaçırılan, 26 ay rehin tutulduktan sonra serbest bırakılan Sertaç Dikilitaş, yaşadıklarını Türkiye’nin Kabil Büyükelçiliği’nde AA’ya anlattı.

Uzamış sakallarıyla dikkati çeken ve en kısa zamanda ailesine kavuşmak istediğini söyleyen Sertaç Dikilitaş, Türkiye’nin Kabil Büyükelçiği’nde konuşurken zaman zaman duygusal anlar yaşadı. 

Büyükelçilik yetkililerinin yalnız bırakmadığı 29 yaşındaki klima teknikeri Sertaç Dikilitaş, resmi işlemlerinin tamamlanmasının ardından bugün ya da yarın Türkiye’ye gönderilmesi bekleniyor.

Kaçırılma anını bir daha hatırlamak istemediği gözlenen Dikilitaş, ”9 Ocak 2011 Pazar günüydü, şoför arkadaşımla beraber Celalabad’dan Kabil’e doğru gidiyorduk, Taliban yolumuzu kesti ve bizi aldılar, bu zamana kadar da onların içinde kaldım. Artık kurtuldum, yaşadığım günler tabii ki zordu, tek tek anlatmaya gerek yok. Kısa süre sonra aileme ve sevdiklerime kavuşacağım. Çok mutluyum ve çok şükür iyiyim” dedi.

”Başbakana teşekkür ederim”

Devlet büyüklerine müteşekkir olduğunu söyleyen Sertaç Dikilitaş, başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye’nin Kabil Büyükelçisi Basat Öztürk ve MİT mensuplarına kendisi için müzakerelerde bulunup çok çalıştıkları için minnettar olduğunu söyledi. Dikilitaş, ”Devletimiz, bütün unsurları ile çalışıp beni kurtardı” dedi.

”Bekle beni annem”

Kabil Büyükelçisi Basat Öztürk’ün kendisini annesiyle telefonla konuşturduğunu ve annesinin sesini duyduktan sonra içinin ferahladığını dile getiren Dikilitaş, AA aracılığıyla annesine ”Anneciğim üzülme, az kaldı bir ya da iki gün sonra oğlunu göreceksin. Anneciğim, sen oğlunu ne kadar çok seviyorsan canından bir parça olan oğlun seni daha fazla seviyor. Kavuşacağımız gün çok yakın. Bekle beni geliyorum anne” mesajını gönderdi. 

6 ay sıra bekliyorlar….

Anadolu’nun çoban köpeği Kangal’a sahip olmak isteyenler 6 ay sırada bekliyor.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM) Genel Müdürü Mehmet Halis Bilden, kuruluşun 2 işletmesinde Kangal tesisi bulunduğunu anlattı.

Kangal’ın kökeninin dayandığı Sivas Ulaş ile Bursa Karacabey’de yavru ürettiklerini dile getiren Bilden, özellikle modern bir tesis haline dönüştürdükleri Karacabey’de büyük özen göstererek çalıştıklarını kaydetti. Bilden, şöyle konuştu:

“Koyunculuk, atçılık ve sığırcılık neyse aynı özeni köpekçiliğe de gösteriyoruz. Karacabey’de yılda 200-250 baş üretiyoruz. Ulaş’ta da 50 baş üretiliyor. Yıllık toplamda 300 yavru üretebiliyoruz. Yavruları 40-45 günlük verebiliyoruz. Müthiş talep var, özellikle İstanbul’dan. En az 6 ay sırada beklemeniz gerekiyor. Kangal meraklıları çok. Bilhassa sanatçılardan talep var. Öte yandan holdingler de güvenlik amaçlı satın alıyor.”

Kangal üretimini artırmak için tesis kapasitesinin büyütülmesi gerektiğini vurgulayan Bilden, şu an için tesis limitlerini aşamadıklarını, taleplerin daha da yoğunlaşması halinde bu konuyu değerlendireceklerini söyledi. Bilden, Kangal yavrularının 1200’er liradan satıldığını ifade etti. 

Cenazede helallik vermeyince….

MUĞLA’nın Bodrum İlçesi’ne bağlı Yalıkavak Beldesi’nde tavuk ve ördeklerini zehirleyerek öldürdüğünü iddia ettiği komşusunun cenaze namazında “İtirazım var. Merhumu iyi bilmem. Hakkımı helal etmiyorum” diyen Tahir Bice, baskılara dayanamayarak Bodrum’u terk etti.

Ailesiyle memleketi Tokat’a giden Bice, “Olaydan sonra huzurum kalmadı. Gittiğim her yerde çeşitli baskılara maruz kaldım. ’Hakkını helal et yardım edelim’ dediler. Hakkımı yine helal etmedim, etmiyorum. Memleketim Tokat’a dönüyorum” dedi.

Yalıkavak’ta tavuk, ördek yetiştiren, organik yumurta üreticiliği yapan evli 3 çocuk babası 52 yaşındaki Tahir Bice, 2012 yılının haziran ayında, hayvanlarını zehirlediği iddiasıyla komşusu 73 yaşındaki emekli sağlık memuru Osman Dağar’la mahkemelik oldu. Ancak, Doğar aynı yıl içinde vefat edince dava da düştü.

CENAZEDE ’HAKKIMI HELAL ETMİYORUM’ DEDİ

Osman Dağar için Yalıkavak Yemiş Camii’nde kılınan cenaze namazına katılanlar arasında saf tutan Bice, imamın “Merhumu nasıl bilirdiniz? Hakkınızı helal ediyor musunuz?” sorularına elini havaya kaldırarak şu yanıtı verdi:

“İtirazım var. Merhumu iyi bilmem. Hakkımı helal etmiyorum. Çünkü benim, kanserli karımın ve üç çocuğumun rızkını elde ettiğim, 600’e yakın tavuk ve ördeğimi zehirleyerek öldürdü. Defalarca kendisine gidip, ’Komşumsun Osman amca, gel şu borcunu öde, helalleşelim’ dedim. Çocuklarına da söyledim. Kimse beni ciddiye almadığı gibi, elimdeki diğer hayvanlarımı da zehirlemekle tehdit ettiler.”

şeklinde yanıt verdi. Bice daha sonra saftan çıkarak cenaze namazına katılmadı.

’BANA CEPHE ALDILAR’

Komşusu Osman Dağar’a hakkını helal etmediğinin duyulmasından sonra beldede hemen herkesin ve resmi kurumların kendine cephe aldığını, tavuk, ördek ve yumurtalarını satamadığını belirten Tahir Bice, “Olaydan sonra huzurum kalmadı. Gittiğim her yerde çeşitli baskılara maruz kaldım. ’Hakkını helal et yardım edelim’ dediler. Hakkımı yine helal etmedim, etmiyorum. Memleketim Tokat’a dönüyorum. Artık Yalıkavak’ta yaşayamayacağımı anladım” diye konuştu.

Tahir Bice, memleketi Tokat’a gitmek üzere eşi ve çocuklarıyla, 20 yıldır yaşadığı Bodrum’dan ayrıldı.

Merdiven eziyeti bitiyor….

KARABÜK’ün yüksek tepelerine kurulmuş olan mahallelerine her gün 199 merdiven basamağını aşarak çıkıp inen vatandaşlar, artık belediyenin yaptırdığı yürüyen merdivenlerle evlerine gidiyor.

Karabük’ün yüksek tepelerine kurulmuş olan Yenişehir ve Şirinevler mahallelerine 199 merdiven basamağını tek tek çıkarak tırmanmak zorunda kalan ve aynı şekilde tek tek basamaklardan aşağı inen mahalle sakinleri, Karabük Belediyesi’nin yaptırdığı 60 metre uzunluğundaki yürüyen merdivenlerle artık rahatça evlerine ulaşmanın mutluluğunu yaşıyor. İniş ve çıkış için yanyana yapılan iki yürüyen merdivenin üzeri zarar görmemesi için kapatılacak.

Karabük Belediye Başkanı MHP’li Rafet Vergili daha önce Kayabaşı Mahallesi’nde tepenin bulunduğu yere asansör yaptıklarını hatırlatarak, “Karabük dağlık, tepelik olan bir şehir. Yakınacak bir tarafımız yok. Tepelerdeki mahallelerimizde ulaşımda veya mahallelerin birbirine geçişinde, vatandaşlarımıza bazı kolaylıklar sağlamamız gerekiyordu. Bunu Kayabaşı Mahallesinde asansör ile denedik ve bu verimli olduktan sonra en fazla yoğun olan mahallerimizin bağlantısı olan yere de yürüyen merdivenlerle bir proje hazırladık” dedi.

Vergili yine yüksek tepelere kurulmuş Öğlebeli Mahallesi’nde ise tepeye yatay asansörler yaptıklarını, iki hafta içerisinde hizmete gireceğini söyleyerek, “Tüm bu projelerle Karabük’te farklı bir yaşam alanı ortaya çıkartmış olacağız. Vatandaşlarımız yokuş çıkmadan asansörlerimizi, yürüyen merdivenlerimizi ve düz alanları kullanarak güzel bir gezi alanına sahip olacaklar” diye konuştu.

Vatandaşlar ise, daha önce yürüyerek çıktıkları mahallelerine kolay bir şekilde çıktıkları için mutlu olduklarını dile getirdiler.

‘Deli bal’ ölüm getirdi

İzmir’de, az yendiğinde şifa, çok yendiğinde ise zehirlenmeye sebep olan “deli bal” yiyen yaşlı çift zehirlendi. Hastaneye kaldırılan 73 yaşındaki Çetin Işık hayatını kaybederken 74 yaşındaki eşi Nazik Işık’ın yoğun bakımda tedavisi sürüyor.

Evde bulunan kavanozdaki balı yiyen Işık çifti zehirlendi. Hastaneye kaldırılan Çetin Işık, bütün müdahalelere rağmen hayatını kaybetti. Eşininse hayati tehlikesinin bulunduğu, halen yoğum bakımda olduğu öğrenildi.

Evdeki deli balı, oğullarının kanser olan eşinin tedavisi amacıyla aldığı, bundan haberi olmayan yaşlı çiftin, çok az yenmesi gereken balı fazla miktarda yediği için zehirlendiği iddia edildi.

Hayatını kaybeden Çetin Işık’ın cenazesi, toprağa verilmek üzere Balıkesir’e gönderildi.

Deli bal

Özellikle Karadeniz Bölgesi’nde, 800 metre yükseklikteki ormanlık alanlarda doğal olarak bulunan, literatürdeki adı ‘rhododendron pontica’ olan ve halk arasında ‘dağ gülü’ adlı bitkinin nektarından üretilen deli balın, bir çay kaşığından fazla yenmesi zehirlenmeye sebep olabiliyor

7 bin 741 gündür ara vermedi

Kocaeli’nin Gölcük İlçesindeki bir marketin işletmeciğini yapan 46 yaşındaki Osman Ay, 7 bin 741 gündür ara vermeden oruç tutuyor.

Birçok kez haberlere konu olan, televiyon programlarına katılan ve yabancı televizyon kanallarında belgeselleri çekilen Ay, 75 gün sonra oruç tutarak 22. yılını tamamlayacak.

“BİR SENE İKİ SENE DERKEN 21 SENE OLDU”

Orucu Allah rızası için tuttuğunu belirten Ay, oruç tutmaya üç aylarda başladığını ifade ederek şöyle konuştu: “Orucu sırf Allah rızası için tutuyorum. Üç aylarda markette akşama kadar oruç tutup dururken dedim ki; akşama kadar ibadetlerimi yapıyorum. Hiç olmazsa bunu bu şekilde telafi edeyim, Allah’ın rızasını kazanayım dedim. Bir sene, iki sene derken şu an 21 sene oldu, 75 gün sonra da 22. seneye girecek. O kadar huzurluyum ki anlatamam. Performans olarak bir eksikliğim yok. Soranlara 46 yaşındayım dediğimde inanan bile yok.”

“ORUÇ TUTANLAR DAHA ZİNDE OLUYOR”

Dünya Sağlık Örgütü’nün, sağlıklı bir yaşam için insanların haftada en az iki gün oruç tutması gerektiği yönünde açıklamalar yaptığını söyleyen Osman Ay, sözlerini şöyle sürdürdü: “İnsanların Dünya Sağlık Örgütü’nün açıkladığı gibi en azından haftada iki gün oruç tutmalarını isterim. Tıka basa dolu olan bir midenin spor yaparken, ibadet yaparken ne kadar etkileneceğini düşünün. Az yiyen insanlarda hareketler, yaptığı işler daha güzel olacak, kafa yapısı daha normal olacak. Oruç tutan insanlar daha sağlıklı, daha zinde, merhamet duyguları daha güzel, daha yardımsever.”

“NE NEFSİM NE DE CANIM İSTİYOR”

Sabah 07.00’de iş yerine geldiğini ve kendisini markette bulunan çikolatalardan tatlılardan uzak tuttuğunu ifade eden Ay, sözlerine şöyle devam etti: “Ne nefsim ne de canım istiyor. Spor yapıyorum. Konuşmayı seven bir yapıya sahibim. Beni hiçbiri etkilemiyor. Ne susuzluk hissediyorum ne de bir şey. Ben her zaman şunu söylüyorum; ‘Halden ala halsizliğim, sözden ala sessizliğim, yüce Rabbim sen yanımda olduktan sonra, umurumda bile değil kimsesizliğim.”

“4 BUÇUK AYDA 70 KİLO VERDİM”

Oruç tutmaya başlamadan önce 155 kilo olduğunu söyleyen Osman Ay, şöyle konuştu: “Ben oruç tutmadan önce 155 kiloydum. Hiçbir diyetisyen kontrolü olmadan 4 buçuk ayda 70 kilo verdim. Ama ben orucu zayıflamak için tutmuyorum. Kilolu insanlara şunu söylüyorum; akıl, irade ve azim insanın kendinde. Bunu yapacak ve bitirecek olan insanın kendisi. İnsan eğer irade ve aklını kullanırsa, sebat ederse, onun yapamayacağı bir şey yok. Ben bunu yaptım ve becerdim. İnanın kaç seneler geçti hala ben ne kilo alıyorum ne de bir şey.”

Markete gelen müşterilerinin kendisine üzerinde, “Gökyüzünde bir tek ay var, dünyada da yalnızca Osman Ay var” yazan bir kağıt hediye ederek jest yaptıklarını söyleyen Ay, insanlar tarafından sevilmenin en güzel şey olduğunu ve bu durum karşında duygulandığını ifade etti. Kısa bir zaman sonra oruç serüveninde 22. yılını tamamlayacak olan Ay, oruca motive olmak için markette ilahi söyledi.

Gürültü kirliliğine son!

Bursa Emniyet Müdürlüğü Yıldırım İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün hazırladığı ‘Gürültü Kirliliğine Son’ projesiyle artık kimse kimseyi rahatsız edemeyecek.

Bundan sonra düğün konvoylarında korna çalan, abartılı egzoz kullanan, gece geç saatlere kadar eğlenerek çevresini rahatsız edenlere hem para cezası hem de hapis cezası uygulanacak.

Proje hakkında mahalle muhtarlarına bilgi veren Yıldırım İlçe Emniyet Müdürü Doç. Dr. Sıdık Ekici, gürültü kirliliğinin insan sağlığı üzerinde fiziksel ve psikolojik etkinin yanı sıra performans düşürücü etkisinin de olduğunu söyledi.

Halkın desteğini almadan hiçbir projenin başarılı olmayacağının altını çizen Emniyet Müdürü Ekici, öncelikle halkı konuyla ilgili bilgilendireceklerini söyledi.

Ekici, ‘Siz, gece gürültülü şekilde eğlenirken bebeğini uyutmaya çalışan anneyi veya sabahın erken saatlerinde işine gitmek zorunda kalan vatandaşlarımızı unutmamız lazım’ dedi.

HAPİS CEZASI VAR

2872 Sayılı Çevre Kanunu’nun 20’inci maddesine göre, standartlara aykırı şekilde gürültü ve titreşime neden olanlara, konutlar için 674 TL, ulaşım araçları için 2 bin 29 TL, atölyeler için 6 bin 769 TL, fabrika, şantiye ve eğlence gürültüsü için 20 bin 317 TL para cezası yazılabilecek.

5326 Sayılı Kabahatler Kanunu kapsamında ise başkalarının huzur ve sükûnunu bozacak şekilde gürültüye neden olan kişiye 88 TL, işletme sahibine ise bin 856 liradan 9 bin 294 TL’ye kadar para cezası yazılabilecek.

5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 183’üncü maddesinde ise başka bir kimsenin sağlığının zarar görmesine elverişli bir şekilde gürültüye neden olan kişi de iki aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılacak.

Proje kapsamında Saat 24.00’dan sonra gürültü yapanlar ise polis tarafından men edilecek. Emniyet ekipleri, 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu doğrultusunda araçlarında ses, müzik, görüntü ve haberleşme cihazlarını kamunun rahat ve huzurunu bozacak şekilde kullananlara da 77 TL ceza uygulayacak.

Öte yandan projenin tanıtımı kapsamında özel halk otobüslerine de özel giydirmeler yaptırılacak. İlçe genelinde 35 bin broşür vatandaşlara dağıtıldı.

Savaş uçağı müjdesi!

İzmir Kemalpaşa’da, yol çalışması yapan bir iş makinesi doğalgaz borusunu patlattı. Kemalpaşa Atatürk Bulvarı üzerinde yol çalışması sırasında iş makinesinin doğalgaz borusunu patlattığı belirtildi. Olay yerine gelen İzmirgaz ekiplerinin uzun uğraşları sonrasında doğalgaz vanası kapatıldı ve tamir edildi. İlçede güvenlik amacı ile kısa süreli elektrik kesintisi yaşandı. İlçe emniyet müdürlüğü ekipleri yolu kapatarak güvenlik önlemleri alırken, itfaiye ise muhtemel bir patlamaya karşı hazır bekletildi. Kısa süreli paniğe yol açan olayın büyümeden engellenmesi üzerine vatandaşlar rahat bir nefes aldı.